Münafık Resul’ün koyduğu sınırları tanımaz. Asıl karşı olduğu ise Allah’ın koyduğu sınırlardır. Allah’ın sınırları olmadan düz mantıkla, serbest yaşamak ister. Bu çirkin bir serbestlik anlayışıdır. Peygamberimiz savaşta müminleri bir yere yerleştiriyor veya müminlere İslam’a hizmet için bazı sorumluluklar veriyordu. “Sen şu işi yap, sen şurada nöbet tut” diyordu. Bu münafıkların iğrenç nefsine çok ağır geliyordu. Mantıkla Peygamberi değerlendirip “Neden bu işi yapalım” diyor, Peygamber’in koyduğu sınıra uymuyorlardı. Allah Peygamber’in sınırına uymayanın, Allah’ın sınırına uymadığını bildirmiştir. Bu tavrın karşılığı sonsuz cehennem ateşidir, ateşin en alçak tabakasıdır. Müminler ise Peygambere hep hüsnüzanla, her sözünün hayır olduğunu bilerek, sevgi ve hürmetle bağlıdır.
Mücadele Suresi, 5: Gerçekten ALLAH’A VE RESÛLÜ’NE KARŞI (ONLARIN KOYDUKLARI SINIRLARI TANIMAYIP KENDİLERİ SINIR KOYMAYA KALKIŞMAKLA) BAŞKALDIRANLAR, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.
Enfal, 13- Bu, elbette, onların ALLAH’A VE ELÇİSİNE BAŞ KALDIRMALARI DOLAYISIYLADIR. KİM ALLAH’A VE ELÇİSİNE BAŞ KALDIRIRSA, şüphesiz Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
Ahzab Suresi, 36: ALLAH VE RESÛLÜ, BİR İŞE HÜKMETTİĞİ ZAMAN, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
(A9TV; 26 Aralık 2017)